HABİBE

Habibe içine gömdüğü tüm acıları kitapların, hesap defterlerinin arasında unutmaya çalışıyordu. Tatar Mahmut Ağa’nın sağ kolu olmuştu, eniştesi neredeyse o da oradaydı. Bazen evin kitaplığında saatlerce sohbete dalıyor, bazen de Mahmut Ağa işleri nedeniyle bir yere gidince bile birbirlerinden ayrılmıyorlardı.
Habibe yaşı on dörde geldiği halde kadınlara özgü işlerden uzak duruyor, bir çorba pişirmesini bile öğrenmek istemiyor, iğne iplik tutup nakış dikiş yapmaktansa, baltayla bir araba odun kırmaya razı olacak bir tutum sergiliyordu. Akşamları bazen bulabildikleri gazeteleri, bazen de bir kitaptan bölümleri okuyordu halasına.

rahmenhabibe

On beş günde bir çıkardıkları gazetenin altıncı sayısını tutuyordu elinde.
Abdullah Aziz imzalı yazısına bakarken içi sevinç ve gururla doldu Habibe’nin.
Hemen yeni bir hayal geçti gözlerinin önünden. Kadın olduğunu saklamadan, üstelik bir de peçesiz fotoğrafının yayınlandığı günleri düşündü. O günlerin çok uzak olmaması için dua etti.
Yeni bir Meclis-i Mebusan toplanıp Cumhuriyet kurulacak deniyordu. Cumhuriyet serbestlik demekti. Kadınlara yasak olan her şey kalkacaktı.