LEBİBE

Lebibe gelinlik kız oluvermişti, on dört yaşından beri oğluna kız arayan annelerin gözdesiydi. Hamama gittiğinde oğlan anneleri hep onu gözlüyorlardı.
Kurna başında, uzun örgülü lepiska saçlarını açışını, kalaylı bakır tastan boşalan suyun mermer gibi pürüzsüz beyaz cildinden kayıp dökülüşünü bir tablo gibi seyrediyorlardı. Ayağa kalktığında daha bir afet oluyordu. Henüz on beşindeydi ama göğüsleri testi gibi olmuştu. İncecik beli, doğurganlığın sembolü yuvarlak kalçaları onu iyice dişileştirmişti.
Her hamam sefasında bir süre sonra çalınmaya başlanan dayre, zilli maşa, darbuka eşliğinde göbek taşına çıkıp doyasıya oynuyordu. Oğlan anneleri ondan gözlerini alamıyorlar, dünürlerin biri gidiyor, biri geliyordu.

hamamtasi1

Lebibe iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Halası Emine Hanım teselli etmeye çalıştıkça hıçkırıkları çoğalıyor, çeresizlik içinde odanın ortasında dolaşıyordu.
İbrahim Efendi kararlıydı, Lebibe’nin peçesini açıp manto giydirecekti.
İbreti alem için Edirne’de yanyana dolaşacaklardı, kadın erkek yan yana!
Eski köye yeni adet, erkek dediğin önden gider, kadın onun takip ederdi.
Ah be Latife Hanım, ne vardı Gazi Paşa ile yan yana yüreyecek?